7 Eylül 2011 Çarşamba

Kadınlar Neden Şiddete Katlanıyor

Şiddete maruz kalan kadınlar çoğunlukla buna katlanmaktadırlar. Kadına yönelik şiddet ile ilgili araştırmalar kadınların yaşadıkları şiddeti kolay ifade edemediklerini ortaya koymaktadır. Bazı kadınlar bir kez şiddete uğradığında yardıma başvurdukları halde bazı kadınlar sürekli olarak şiddet görseler bile aynı koşullarda yaşamaya devam etmektedirler. Bir kez fızikse şiddete uğrayan bir kadının bu davranışla tekrar karşılaşma olasılığı oldukça yüksektir Kadın bu gerçeği bilse bile bu koşullarda yaşamaya devam edebilir. Kadının bu kısır döngü içinde yaşamasına neden olan faktörler çok çeşitli ve karmaşıktır.

Kadınların şiddete katlanma nedenleri incelendiğinde; yapılacak bir şey olmadığını düşünme, kimsenin kendisine yardım edemeyeceğine inanma, şiddetin tüm evliliklerde olduğunu ve sonradan biteceğini düşünme, ekonomik bağımlılık, yalnız kalamama, işinin olmaması, eğitim seviyesinin düşük olması,dul kadınlara toplumun ön yargılı davranması gibi nedenler sayılabilir. Bazılan ise erkeklerin kendilerini sevdikleri için şiddet uyguladıklannı düşünürler. Ancak çoğu kadın korktuğu için şiddete katlanır. Şiddete uğrayanların çocuk sahibi olması durumunda babanın çocuk üzerindeki hakları ve çocuğun babasına bağımlılığı nedeni ile ayrılmak güç olmakta ve şiddet devam etmektedir. Şiddete uğrayan kadının eşinden ayrılmak istemesi veya aynlma girişiminde bulunması şiddet riskini ve ölüm tehdidini artırmaktadır.

Saldırgan davranışlara maruz kalan kadınların özellikleri ise şunlardır:

  • Duygusal açıdan katı bir aile ortamında, pasif olmaya yöneltilmiştir
  • Sosyal açıdan oldukça yalnız ve şiddetin bütün evliliklerde olduğuna inanmaktadır
  • Saldırgan davranışlardan kendisini sorumlu tutar
  • Saldırganın bir gün değişeceği inancını hiç kaybetmez,
  • Aile ve ev yaşamında algıladığı cinsiyet rolünü gelenekseldir
  • Oldukça ciddi psikolojik ve fızyolojik sorunları olmasına rağmen yaşadığı öfkeyi ve şiddeti inkar etme eğilimi taşımaktadır.

Kadına şiddet uygulanabileceğini düşünen ve şiddet uygulayan erkekler yanında bu durumu uygun gören çok sayıda kadın vardır. Kadına yönelik şiddet konusunda kadınların şiddeti ne kadar içselleştirdiğinin incelendiği 2003 Türkiye Nüfus ve Sağhk Araştırması'nın sonuçlarına göre kadınların % 39,0'u, kadının yemeği yakması, kocasına karşılık vermesi, parayı lüzumsuz yere harcaması, çocukların bakımını ihmal etmesi, cinsel ilişkide bulunmayı reddetmesi gibi nedenlerin herhangi birisine bağlı olarak eşlerinin kendilerine fiziksel şiddet uygulayabileceğini kabul etmektedir.

Türk kadınları arasında fıziksel şiddet görmek için en geçerli neden kocaya karşılık vermektir (% 29,0). Evliler, çocuk sayısı 5 ten fazla olanlar, genç kadınlar, kırsal bölgede yaşayan kadınlar, eğitimsiz kadınlar fıziksel şiddeti daha fazla oranda içselleştirmektedirler (Erbaydar 2008).
Öfke ve saldırganlığın yansıması olan şiddetin farklı toplumlarda ve farklı toplumsal yapılarda benzer özellikler göstermesi; genellikle toplumsal kuralları belirleyen erkek egemen ideolojinin de etkisiyle, erkeğin kadın üzerinde hâkimiyet sağlamak amacıyla kadına uyguladığı çeşitli şiddet davranışlan şeklinde karşımıza çıkmakta, bir otoriteyi kanıtlama ve egemenlik ilişkisinin sürdürülme aracı olarak kullanılmakta ve temelde erkek egemen toplum yapısından kaynaklandığı savını gündeme getirmektedi.
Bu nedenle kadına yönelik şiddetin daha iyi anlaşılmasında, kamusal ve özel alanda cinsiyetler arası güç dengesizliğinin irdelenmesi gerekir. Farklı toplumsal yapılarda kadının aile içindeki konumu fazla değişmemektedir. Kadının aile içindeki konumu, erkek merkezli ya da erkeğe göre tanımlanmakta ve kadın kendine sunulan “iyi eş", “iyi anne”, “iyi ev hanımı” vb. kimlikleri çocukluğundan beri yaşadığı sosyalleşme sürecinin sonucu olarak baştan kabullenmekte ve bağımsız bir kişi olduğunu reddetmektedir. Kadının, kabullenmek zorunda kaldığı kimliklere uymayan tutum ve davranışlarını, erkek doğrudan kendi egemenliğine yöneltilmiş bir tehdit olarak algılamakta, bundan ötürü aile içinde kadına yönelik şiddet ortamı doğmaktadır. Toplumsal süreç açısından sosyal, ekonomik, kültürel ve psikolojik anlamda şiddete karşı donanımlı olmayan kadın, şiddeti olağanlaştırarak aile yaşamını sürdürmektedir. Kadın çoğu zaman fıziksel şiddet dışında kalan duygusal, ekonomik, sosyal çevreden tecrit edilme gibi şiddet biçimlerini yaşadığının bile farkına varamamaktadır.

Erkeğin eşine uyguladığı şiddet yaş, sosyo-ekonomik durum, din, etnik kökenden etkilenmemektedir. Ancak gebelik, bekarlık ve boşanmış olmak veya eşinden ayrı yaşamak kadının şiddet görme riskini artırmaktadır. Şiddet gören kadın duygusal açıdan katı bir aile ortamında pasif olmaya yöneltilmiştir, sosyal açıdan yalnızdır, şiddetin bütün ailelerde olduğuna inanmaktadır, saldırganın davranışlarından kendini sorumlu tutmaktadır, onun bir gün değişeceğine dair inancını hiç kaybetmez, bu nedenle itaatkârdır. Benlik saygısı düşük ve bağımlı kişilik özelliği olan bu kadınlar, oldukça ciddi fizyolojik ve psikolojik sorunlan olmasına karşılık, yaşadıkları şiddeti inkâr etme eğilimindedirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder